Avrupa Birliği tarafından
finanse edilmektedir

Bu web sitesi, Avrupa Birliği’nin maddi desteği ile oluşturulmuştur ve sürdürülmektedir. İçerik tamamıyla Goethe-Institut Istanbul sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.

EN

Ayhan Akikol,  “Tin”, 180x200, kumaş tel, kağıt, sünger, sertleştirici, 2022

Mardin Kültür Sokağı’nda bulunan bir taş evin cephesine eklemlenen çıkma, ev ahalisinin gündelik ihtiyaçlarına evin mekanlarının yetersiz kalması doğrultusunda evin bir uzantısı olarak inşa edilmiştir. Dış cephesi zaman içinde paslanmış ve dökülmekte olan saç plakalarla kaplı bu çıkma içinde lüks bir banyo barındırmaktadır.  Bu çıkıntıyı taşıyan demir kirişler, 1912 – 1917 arasında inşa edilen Narlı-Nusaybin demiryoluna aittir. Kentte taş yapılara benzer biçimde eklemlenen bir çok yapı ekinde yapı elemanı olarak kullanılan bu raylar, çok sağlam olsalar da üzerlerindeki ahşap, taş, sıva ve teneke gibi kaplayıcı malzemeler koparak dökülmekte, altında park eden araçlar ve çevredeki insanlar için tehlike arz etmektedir.

Sanatçı, Mardin’in taş duvarlarında biten incir ağacının gücünden ilham aldığı çalışmada, incir ağacının doğal yayılışını, döküntü hissi veren bir mimari çıkma fikrini desteklemek için kullanmıştır.  Döktüğü meyveler ve çatlattığı duvarlardan dolayı şikayet alan, arsız olarak bilinen, “ocağına incir ağacı dikmek” deyimine kaynaklık yapan incirin yıkıcılığa dair çağrışımlarını tersine çevirerek, yaratıcı enerjisine odaklanabilir miyiz? Yıkmaktansa korumak, kendine has bir dokuyu muhafaza etmek mümkün müdür?  Gazete kağıdı,  yapıştırıcı, tel, strafor ve kumaştan inşa edilen ve aslen hafif olan yerleştirme, güçlü bir temsilin peşine düşer. 

Berfin Büşra Özel,  “Yaşam”, 12 adet A3-A4 boyutlarında karton maket, 2022

“Yaşam” adlı çalışma, ne yıkılabilen ne de restore edilebilen, hisse sahipleri arasında bir anlaşma sağlanamadığı için öylece kaderine terk edilen bir evin durumundan yola çıkar. Eski Mardin’de sıkça karşılaştığımız, yaşamın terk ettiği evler, veraset probleminin fiziksel birer karşılığıdır. Ailelerin kuşaklar boyu yaşamına tanıklık ederler; çok sayıda aile ferdinin mirasıdırlar, dolayısıyla öylece kalakalırlar yıllarca. Hisse sorunu, bir arızaya dönüşür kentte. Tüm bu düşüncelere dalmamıza vesile olan nokta, Mardin eski kent merkezinde Üç Yol’da bulunan tarihi bir evin derin çatlağı olmuştur.  Olası bir yıkım ihtimaline karşı destek elemanı olarak bu evin ön cephesinde kurulan iskele, yıllardır müdahale edilmeden durmakta ve aynı şekilde durmaya devam edecek gibi. Geçici ve yersiz olarak konumlandırılmış olan bu iskele, bir sarmaşığa yaşam alanı olmuştur. Sarmaşık, baharın gelmesiyle serpilip yeşillenerek binadaki çatlağın üzerini kapamakta, ardında yatan tehlikeyi neredeyse görünmez kılmaktadır. “Yaşam”, ismini arızalı bir durumun üzerini örten sarmaşığın  halinden alır. İskelenin ve sarmaşığın içerisine, Mardin’in toplumsal sorunu olan hisse problemini anlattığım sahneler üç boyutlu ve oyuncağı andıran nesneler ile kurgulanmıştır.

Hazel Nisa Ocak,  “Rezerve”, 6 adet 20x45, metal sac üzeri baskı, 2022

“Rezerve” isimli çalışmanın başlangıç noktası, Mardin kent merkezinde 1.Cadde’de yılladır süregelen trafik sıkışıklığıdır.  Tarihi Mardin’in tek ana caddesi olan bu caddede yaşanan sıkışıklık, hem yayalar hem de sürücüler için yıpratıcı olmaktadır.

Situasyonist pratikleri andıran bir şekilde gündelik hayatın gözlemleri ile ilerleyen ön araştırma süreci, tıkanıklığa neden olan “keyfi” durumlara yakından bakmaya imkan sunmuştur. Gözlemler, bu tek güzergah üzerinde işleyen minibüslerdeki yolculuklar sırasında yapılmıştır. Bir anda başlayıveren bir halayı seyretmek için duran bir şöför ya da sivil araçlar yüzünden durağına yanaşamayan minibüsler kadar bu durumlara eşlik eden diyaloglar da araştırmanın parçası olmuştur.  “Rezerve” isimli çalışma, bu tanıklığa ait parçaları, aslen minibüsler için ayrılmış duraklara tabela olarak yerleştirmeyi dener. Bu duraklarda bulunan metal direklerdeki “D” tabelalarının hemen altına, onların dilini taklit ederek yerleşir. Herbir rezerve tabelası üzerinde “Minibüs hikayeleri”nden parçalar okunabilir. Tıkanıklığın failleri ile mağdurları aynı hikayelerde buluşur.  

Ezgi Özten,  “Yıkı”, 12 adet 45x60, sticker baskı, 2022

“Yıkı” adlı çalışma için sanatçı, 2018’de bir istinat duvarının yoğun yağmur sonucu yıkılmasıyla gün yüzüne çıkan, geçmişi kadar geleceği de muamma olan bir mescidin kalıntıları ile karşılaşma anlarından esinlenerek bir masal yazar. Sanatçının mekana dair gözlemleri ve ziyaretlerinde yaşadıkları ile şekillenen masala, incecik çizimler eşlik eder.  Harap haldeki bu yapı, Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin bitişiğindedir. Koruma altındaki bu tarihi şehirde, toprak kayması nedeniyle daha da harap hale gelmektedir. Orada bulunduğunu bile daha önceden bilmediğimiz, ve fakat harap hali ile devamlı yüz yüze geldiğimiz bu yapının örtülme ve ortaya çıkma sürecine sanatçı bir muamma olarak yaklaşır. Edebiyattaki büyülü gerçekçiliği andıran bir şekilde, mekana her gidişinde karşılaştığı, o mekana yaklaşanları kovan bir güvercinden bahseder. Bu  güvercin, mekanın muhafızı gibidir. Anlatının parçaları, sticker üzerine basılarak bu yapıya giden rota üzerindeki kaldırımlara yapıştırılır. İzleyici, yıkık mescidin önüne kadar kaldırımdaki anlatıyı parça parça takip ederek ilerler. Bu çalışmanın arzusu, ironik bir biçimde Mimarlık Fakültesi’nin yanı başındaki bu yapının nasıl korunacağına dair bir yol haritası çizilmesidir. 

Sidar Alışık,  “İz”,15mx6m, sarı tamir destek bandı, 2022

Mardin eski kent merkezinde yer alan ve tarihi kentin ana meydanı olma özelliğini taşıyan Cumhuriyet Meydanı, ulaşılan kaynaklara göre 1915 yılında Almanların 1. Cadde’yi açarken gerçekleştirdikleri yıkımlar esnasında Patriye Kilisesi’nin yıkılması ile oluşmuştur. 1939 yılında Cumhuriyet Meydanı olarak isimlendirilmiştir. Meydan çeşitli eşiklerle işlev değiştirmiştir. Konserlerin de yapıldığı bu meydan, daha yakın dönemlerde otoparka dönüştürülmüştür. 2021 yılında “tarihi dokuyla uyumlu”, “tarihten öğrenerek” gibi sıfatlarla duyurulan ve uygulanan meydan projesinin aslında tarihle bağı oldukça zayıftır. Sidar, kendi çalışmasında meydanın tarihinden bir katman ile bağ kurmayı dener. Bir hatırla(t)ma jesti olarak, yıkılmış Patriye Kilisesi’nin yerini, meydanın şu andaki zemini üzerinde tespit etmeyi dener. Kilisenin günümüze aktarılan fotoğrafları üzerinden çizilen plan lekeleri yardımı ile, kilisenin yerini meydanın zeminine bant ile işaretlemeyi seçer. Böylece, var olan mekân, geçmiş ile bütünleşen hatırlama eylemleri ile dönüşecek; geçmişin ve şimdinin katmanı bir araya gelerek zamansız bir mekân deneyimi oluşacaktır. 

Büşra Akgeyik,  “Dam park”, mekana yayılan enstalasyon, metal, ahşap, ip, boya, kumaş, 2022

Çocuklar “arıza” kavramını nasıl yorumlar? Çocuklara kentin özneleri olarak hakkını teslim eden bir kentsel müdahale nasıl mümkün olur? Bu sorularla yola çıkan çalışmada, Mardin’de yaşayan ve ev içinde ve dışında çeşitli sorumluluklar yüklenmiş olan çocuklarla kendi mahallelerinde ve sokaklarda resim atölyeleri gerçekleştirildi. Atölyelere katılan çocuklar, kapıdan dışarı çıktıklarında nelerle karşılaşmak istiyorlarsa onların resimlerini yaptılar; hayallerini çizdiler. Özel eğitim öğretmenliği yanında mahallede ve müzedeki çocuklarla tematik sanatlar eğitimi veren Büşra Akgeyik, kamusal alanlar tasarlanırken fikirleri alınmayan çocuklara sordu. Çocuk dünyasıyla yetişkin dünyası arasındaki kopukluklar, şehrin  görünmeyeni  olan çocukların  perspektifinden atölyelere yansıdı.

Tarihi Mardin'de sanatsal etkinliklere yeterince ulaşamayan, pandemi süresince çeşitli iş kollarında yarı zamanlı çalışan ya da ev işlerine yardımcı olan, kardeşlerinin sorumluluğunu üstlenen çocuklarla birlikte üretilen resimle şimdi bir oyun alanını inşa edilmekte. Yetişkinlerin analitik dünyasının rakamlar, tabelalar ya da markalarla sınırlandırırken çocukların ihtiyaçlarını gözardı ettikleri bir yerde, çocukların kendi tasarımı ve hayal gücünün vücut bulmuş hali olacak bu oyun parkı. 

Yuvacan Atmaca,  “Akan Bağlar”, enstalasyon, aydınger, tutkal, boya, 2022

500 milyon yıl öncesine kadar bir yumuşak doku kıvamında madde-enerji birikimi olan dünya, geçirdiği mineralleşme süreci sonucu dünya üzerindeki canlılığın temel dokusunu ortaya çıkarmıştır. İnsanın iç iskelet sistemi de bu mineralleşmenin tetiklediği birçok çatallanmadan biridir. İnsan nufusu birbiri ile etkileşimli bu enerji akışı içinde farklı bir mineralleşme sürecini yaratarak kendisine dış bir iskelet niteliğindeki kentsel yapıları inşa etmiştir. ( De Landa, M., 1997, A Thousand Years of Nonlinear History, s: 25)

İnsan dünyanın da canlılığın da merkezine kendi canlılığını ve kendi dünyasını yerleştirerek yarattığı en büyük form olan kentler ile bu yüzyılın içinde bulunduğu birçok krizin başrolündedir. Bu krizlerin aslında canlılıkla ve dünya ile ilgili değil insanın kendini merkeze koyduğu dünyası ile ilişkili olduğu düşüncesi bu çalışmanın çıkış noktasını oluşturur.

Bu bağlamda bu çalışma tarihi yazılı anlamlarla ve yapılı formlarla öne çıkan bir kent olan Mardin’de iklimsel değişimlere de bağlı olan toprak kayması sonucu ortaya çıkan bir yıkıntı aracılığı ile sorusunu sorar. Bu yıkıntı insan eli ile form sahibi olmuş olanın kayalar/taşlar dünyasına, henüz canlanmamış olanın belirsiz karanlığına geri giden ve dünyanın madde-enerji akışının bütünselliğini düşündüren eşiktedir. Yıkıntıdaki taşlar, içine yerleştirildikleri formdan bağlı oldukları tüm diğer enerji akışları sayesinde bağımsızlaşmışlardır. Formdan ve anlamdan kurtulup imge mekana dönüşen bu taşlar ile birlikte aydınger ve tutkaldan inşa edilen formsuz (omurgasız) ve geçici yapısallık bu eşikte durmaktadır. Bu yapısallık taşı anlamlandırmak ya da yıkıntıyı güzellemek, forma sokmak için değil taşı anlamak üzerine kurgulanmıştır.

Bu sayfa 9 Kasım 2022 tarihinde yayına alındı.