Avrupa Birliği tarafından
finanse edilmektedir

Bu web sitesi, Avrupa Birliği’nin maddi desteği ile oluşturulmuştur ve sürdürülmektedir. İçerik tamamıyla Goethe-Institut Istanbul sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.

EN

Solastaljia; Bozumun Kadastrosu

Aralık 2023 - Ekim 2024
ADIYAMAN

Heidegger, varoluşun; ancak bir varoluş alanı içerisinde mümkün olduğu ve insanın var olabilmesi için bir yer’in gerekli olduğuna inanır. Doğanın bireyin yenilenmesinin, huzurun, zevkin ve kültürel oluşumların temeli olduğunu savunur. Yeryüzü ve evren, bireyin en kapsayıcı evidir. Jale Erzen, 3 Habitus adlı eserinde, insanın dünyaya geldiği andan itibaren kendisine bir yer açtığını ve ondan ayrılana dek bir “yer” mücadelesi verdiğini aktarır ve insanın bir sosyal sınıfa, bir gruba ait olmaktan önce bir yere ait olduğunu dile getirir. Ayrıca bireyin varlığınınoluşumunda sosyal sınıfın değil sosyal mekânın belirleyiciliğine vurgu yapar. Bu bağlamda yeryüzündeki çoğunlukla beton izlerimiz olan yapılar, yerleşik düzenin ve bir şehre ait olmanın göstergesidir. Şehir bireyi sosyal, yaşamsal, ekonomik olarak saran yapılar diziliminden öte, bir belleğe sahip olan yaşam alanlarıdır.

Bireylerin güvenli yaşam alanları, yanlış ya da kontrolsüz eylem ve uygulamalar neticesinde en güvensiz alana doğru kayabilir. Jale Erzen’e göre çevre sorunları, yeryüzü ile kurulmuş yanlış ilişkilerin bir sonucudur. Denilebilir ki çevre bizim estetik yaratıcılığımızın bir ürünüdür. Dolayısıyla yeryüzünün bozulması insanlığın farkında olmadığı bir hastalığının tezahürüdür. Bilinçsiz şehirleşme sonrası yaşanılan yıkım ve bozulmalar sadece bireyin değil toplumun kültürel varlığını da yok etmektedir. Ait olduğu yer’ini kaybetmesi, çocukluğunda yaşadığı ana kadarki belleğinde yer edinen mekanların silinmesi ve güvende hissettiği yeryüzünün birkaç dakikada tekinsiz bir alana dönüşmesi bireyde bir solastalji durumuna neden olabilir. Bireyi asıl var eden mekâna ait izler silindiğinde ve parçası bulunduğu toplumsal yapı içerisindeki tüm diyaloglardan uzaklaşmak, bireyin zihninde kalan anıların canlanmasını ve varlığını zorlaştırabilir. Bu projede Solastalji kavramı, şehrin (Adıyaman) geldiği son durum ve sebepleri içeriden bir bakış açısıyla yorumlanırken bölge insanının dahil olduğu video kaydı göstergelerle bir araya getirilerek ele alınacaktır. Bu bağlamda projenin konuya yaklaşım şekli, ifade özgürlüğü anlamında da sanatsal bir gösterge olacaktır. Ayrıca bölge
bireylerinin katılımıyla üretilen temsiller, sosyal farkındalık ve sorumlulukla kültürel bir diyalog aracı olacaktır.

Büşra Kuruçay

Sivas doğumlu Kuruçay, 2011 yılında Lisans eğitimini Cumhuriyet Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde Fakülte ve Bölüm birinciliği ile tamamladı. 2010 yılında Farabi Öğrenci Değişim Programı ile Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde Eğitim aldı. 2011 yılında Adıyaman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine Araştırma Görevlisi olarak atandı. 2019 yılında Yüksek lisans Eğitimini Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü̈ Resim Anasanat dalında tamamladı. 2021 yılında Düzce Üniversitesi Lisansüstü̈ Enstitüsü Resim Anasanat Dalında Sanatta Yeterlilik Programına başladı. 3 kişisel serginin yansıra ulusal ve uluslararası sergi, çalıştay, sempozyum gibi birçok bilimsel ve sanatsal etkinliklerde yer aldı. Ulusal ve Uluslararası sanat çalıştaylarında ve projelerinde düzenleme kurullarında görevlendirildi ve 2. Uluslararası Perre Sanat Çalıştayı genel koordinatörlüğünü ve küratörlüğünü üstlendi. Sanatsal ve akademik çalışmalarını Adıyaman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde Öğretim Görevlisi olarak sürdürmektedir. Kuruçay çalışmalarında ekoeleştirel bir tavır ile insanlığın yeryüzünü geri dönülmez bir hale dönüştürmesindeki neden sonuç ilişkisini mesele edinmektedir. Üretimlerinde antroposen ve ekoloji bağlamında doğa, tahakküm ve bozulma kavramları ile ilgilenmektedir.

Bu sayfa 8 Aralık 2023 tarihinde yayına alındı.